Orta Çağ’a hâkim olan temel siyaset teorisinde yönetici, gücünü ve meşruiyetini aşkın bir varlık olan Tanrı’dan alırdı. Tanrı’nın ve dinin egemen olduğu siyasi dünyada vatandaşın asli görevi ise devletin varlığını ve devamlılığını korumaktı. Modern çağ siyaset felsefesi ise bu anlayışı kökten değiştirecek olan apayrı bir teori ortaya attı: sözleşme. Vatandaşlar, iyi yaşamanın imkanı için sözleşmeye ihtiyaç duydular; erdemli oldukları veya başkalarının iyiliklerini gözettikleri için değil.
Liberalizmin kurucusu sayılan Locke, sistemini Newton fiziğine dayandırır. Buna göre, toplumu (cismi) meydana getiren bireylerin (atomların) temel hakları ihlal edilemez. Locke’a göre, bireylerin üç temel hakkı vardır; yaşama hakkı, irade özgürlüğü hakkı ve mülkiyet hakkı. Devletin amacıysa bireylerin mülkiyetini korumaktır. Locke, ihtiyaçtan fazla mülke sahip olmanın yanlış olduğunu da söylemiştir fakat ihtiyacın tanımını ve sınırını açıklamamış, belirsiz bırakmıştır. Modern Çağ’da vatandaş, elinde kılıç tutan yöneticiden ziyade ahlak yasasına riayet eden yöneticiye itaat etmektedir. Ahlak yasasını ihlal eden bir yönetici, kendi teşbihiyle, çıplak ve asadan yoksun bir kılıca dönüşür. Böylece halkın rızasını kazanamaz ve meşruiyetini kaybeder. Lock’un siyaset teorisinin son kertesinde devlet artık bir özneden ziyade, halkın temel haklarını korumakla görevli bir CEO gibidir. Devlet, bir makine gibi işler. Halk, makinenin işlevini artık yerine getirmediğini görünce, yönetici, meşruiyetini kaybeder ve elinde tuttuğu makama yeni bir yöneticiyi geçirir.
Yöneticinin aşkın bir otoriteye dayanıp yönetimine meşruiyet kazandırması Modern Çağ ile bitmiştir. Yine de Machiavelli’e göre, iyi bir yönetici aşkın bir otorite olan dini kullanmalıdır fakat asla dindar olmamalıdır. Dindar bir hükümdarın yönetiminin felaketle sonuçlanması kaçınılmazdır. Çünkü dinin bireye öğütlediği veya emrettiği buyruklar bireyi iyi erdemlerden uzaklaştırır. Bir hükümdar için iyi erdemler, Machiavelli’e göre, hırslı olmak, manevra yapabilmek, yalan söyleyebilmek ve gaddar davranabilmektir.
İyi bir yaşamın imkanı için halkın ve yönetimin çıkarları bir noktada uyum içinde tesis edilmelidir ve bu ancak demokrasiyle mümkündür. Çıkarların uyum içinde tesis edilememesi, gerçek anlamda huzurlu bir devletin oluşma ihtimalini ortadan kaldırır.
İncelemenizi Bırakın