Çakıl taşları dolu bir çatı, çok anlamsız, tek yaradığı şey yürüyüşümü yavaşlatmak dengemi bozmak.
Neler oldu şimdi? Ben takip edemedim.
Kaçış planım elimde mi patladı. İçinde sadece benim olduğum bir plan ben vazgeçmeden nasıl düşebilir ki?
Bunları düşünmek için erken mi yoksa düşünmek için çoktan geç mi kalındı?
Şimdi nereye rotamız? Bilmiyorum.
Bildiğim her şeyi parçalarına ayırırken yoruldum, artık öğrenemiyorum.
Kaçmak istememin nedeni saklanmak değil miydi? Sadece kendimin bulabileceği bir yere saklanmak bir çözüm müydü gerçekten. Bilmiyorum.
Yok oluş hakkımı bitirdim mi? Artık var mıyım? Nasıl bu kadar birbirine karışabiliyor bunlar?
Nasıl başlıyorduk bir şeylere, unuttum. Önce bitirmek mi gerekiyordu eldekileri ya da birbirine mi karışacak bunlar da zamanla. Bilmiyorum.
Nerede müdahale edecektim peki? Zamanı gelene kadar saklanmalı mıyım kamuflajımda? Yoksa aniden her şeyin ortasında belirmem bozar mı her şeyi? Domino taşı.
Nasıl bitiriyorduk bir şeyleri, unuttum. Önce başlangıçlar mı yapmak gerekiyordu ya da ben başladıkça uzaklaşacak mıydı eskiler? Doğru ya!
Aynı ikisi de. Karıştırmış olmalıyım ya da karışmışlardır.
Bende kayıplara karışmak istemiştim, karışamamış olmalıyım ya da karışmışlardır.
Ne kadar uğraşsam da bulamadım bazı şeyleri. Sen bul onları.
Bir insanı tanımlayan nedir mesela? Herkes değerini kendisi mi belirliyor? Yoksa etrafındakiler mi?
Ben değeri kendinden menkul diyenlerdendim. Hala öyleyim gerçi.
O yüzden kafamdaki emeklilik planının içinde değerini sadece benim bileceğim şeyler var.
Ama diğer düşünceyi yenemiyorum.
En iyisi sen ol şimdi. En doğru eylemleri sen yap, en doğru kararları sen ver.
Bunun değerini çevrendeki etkiden ölçmeyecek misin?
İnanılmaz işlere imzanı at, değer görmedikten sonra silinmeyecek mi?
Yapabileceğin her şeyi yap, olmadıktan sonra çabaların anlamsız gelmeyecek mi sana?
Evet bütün bunlar senin sayende oldu ama hiçbir şey değişmedi dediğinde kendine hala ilk düşünceyi savunma gücün kalacak mı? Bana bakma ben bilmiyorum. Sen bul.
Peki her şeyin seninle alakalı olmadığını anladığın zaman ne olacak?
Senden bağımsız bir şeyin sonucu sana kaldığında. Galiba iki seçeneğin var.
İlki sinirlenip hakkettiğinin olmadığını düşünmek.
Sonuncusu olduğu gibi kabul etmek. Her şey seninle alakalı değil.
Cidden öyle mi? Kiminle alakalı o zaman?
İşte geldik. Düşünceleri ve gerçekleri yığarak oluşturduğum zirvenin ucundayız.
Vardığım sonuç ise bütün bunların boşuna olabileceği. Yinede aksini yapmayı düşünemezdim.
Galiba takıntılı birisi olduğum söylenebilir. Yeni şeylere karşı mesafeli duran birisi olduğumda.
Eskiler kurtarıcı gibidir, sonunu bilirsin. Yeniler belirsizlik demektir, her ilerleyiş başka bir keşif gerektirir. Her keşif de beklemek demektir en azından. Beklemek ve belirsizlik, birbiriyle yarışan iki kaygı dolu düşünce.
“Yaprak kıskanır serbestçe düşüşü biraz anlatırsam.”
Özgürlük kazanılabilen bir şey mi?
Kazanmak için neyi kaybetmemiz gerekiyor?
Peki sürdürebilmek için daha neleri kaybedeceğiz?
İncelemenizi Bırakın